Bahçeperim - Çay Bilgesi...

 İçimden “iyi ki bugün cumartesi;evdeyim.” diyerek şükrediyorum. Gülay’ın ‘çok yoğunum, bloga da vakit ayıramıyorum.’ yayınını görünce; yorumlarda veryansın ediyorum.

  Yanımda biri olsaydı, sevdiklerim… Ortalığı toparlasaydı, çorba yapsaydı ya da  getirseydi. Yattığım yerde hayaller kuruyorum.

 Her türlü güzel şeye ihtiyacım var; yanii…

Resim Kynk:karikaturturk.net

Böylesini düşünmüyorum.(Hiç bir insan düşünmez de kadınlar hastayken daha  naif oluyor.-erkeklere sözüm-)

 O biri sarılsa, şımartsa falan filan…(Şimdi, hiç böyle hayallerimiz olmadı demeyin.)

 Yatıyorum, nefes alıyorum. Buna da şükrediyorum. Telefon çalıyor, Ankara’daki kızkardeşim arıyor. Sohbet ediyoruz, havadan sudan.

 Üç haftadır, ekibin yarısı yok. Malum günler eklenince elden ayaktan düşmüşüm. Polen ve ağrı kesici almışım nafile..

Polen, özellikle rahatsızsam sabah akşam alıyorum ki hasta vücuduma destek olsun.

 Kendi kendime: ”Kalk kızım, senden başka sana kimsenin hayrı yok.” Diyerek; mutfağa gidiyorum. Bir çay kaşığı polen daha atıyorum. Hani derler ya: Allah kimseye muhtaç etmesin; sağ gözün sol göze faydası yok. İnsana en çok da bu zamanlar koyuyor işte; yalnızlık.

   Bu düşüncelerle..

 Buzdolabının buzluğuna elim gidiyor; tek tek bakıyorum. Brokoli! Bundan çorba yaparım. Bağışıklık sistemi  dostu, ardından içsel bir duyguyla çorbanın diğer üyeleri geliyor. Fotoğraf çekiyorum, yine bir ara; bugün böyle geçecek.

Ara ara bazı yiyecekleri haşlayıp dondurucuya atıyorum. Zor günlerde imdadıma yetişsin.. Brokoli; vücudun yaşlanmasını yavaşlatıyor. Son moda deyişle: Anti agingdir. Suyunu atmayın!!

Iraz ana gibi acı tarhananın içine koyarak çorbayı lezzetlendirebiliyorsunuz.

 Buzlukta (deepfreez) bazıları yiyecek  saklamayı sevmese de  bence bu zamanlar için harika bir çözüm yolu. Evde hazırlanan konserveleri de severim; ama, önceden yaptıklarım bozulunca; cesaretim kalmadı.

 Hangisi daha sağlıklı?

 Dondurucuda saklanan derim, pastorize de en son halka  hızlı soğutmadır. Mikroorganizma kırılır.

 Evde yapılan konservenin tadı ve yapılış hızını da es geçemiyorum.

 Tarifi atlamayayım:

4-5 dal küçük brokoli

1 minik havuç

1 kırmızı/yeşil kapya biber

1-2 yemek kaşığı pirinç

1 su bardağı  mısır

2-3 adet domates

1/2 çay kaşığı zencefil tozu(incecik kesilmiş parça zencefil)

1 tatlı kaşığı susam ve çörekotu

 Direnç çorbası hazırlarken, zencefilden sonra  susam ve çörekotu da-şifa niyetine- attım. Çorbayı da “Vav harfiyle” karıştırıyorum. Mevlevihane de öğrendim; aslı olmasa da güzel bir niyet… Yakında paylaşacağım.:)

 Zencefil demişken, ballı zencefil macunu elinizin altında bulundurun. Malum havalar dengesiz, okullar da başladı, herkes birbirine sürekli virüs taşıyor. Bağışıklık sistemini güçlü tutmalı.

 

Çorba kaynamaya başlarken içine susam ve çörek otu da atıyorum. Çörek otu, inancımıza göre ölümden başka herşeye faydalıdır. Çörekotu, alerji riskini düşürüyor. Grip dönemlerinde solunum yollarının hassasiyetini onarıyor. Çorbayı içerken de damakta hoş bir tad bırakıyor.

 

Nedense, çorbayı hazırlarken “Ramen Kızı” aklıma geldi. İzlemediyseniz, bu filmi öneriyorum. Bazı duyguların milliyeti, dini olmadığını hatta onlarla kurulan  gönül bağıyla, onları ailenizden sayacağınızı size hatırlatacaktır.

 

Resim Kaynak:serminece.wordpress.com

Ramen Kızı-2008 yapımı. Birbirine sahip çıkma, değerlerini koruma, kendine inanarak yola devam etmek ve aile değerleri sizi sıcacık saracağına inanıyorum.

Gelelim finale:

Direnç Çorbası:

 Evde hastanız varsa kendinizi güçten düştüğünüzü hissediyorsanız, denemenizi tavsiye ediyorum.

 Şifa olsun.

Küçük Not: Brokolinin tadını; bazıları sevmeyebilir. Sanırım, tavadan yeni inmiş krokan ekmekler sizi kurtaracaktır. Bol limonla da harika.

 Herkese sevgilerimle.

 NOT: Bugün de sunucu hatası vere vere beni bunalttı. İnşallah herşeyi yerli yerinde görürsünüz. FOTOĞRAFLAR BANA AİTTİR: